20 Ocak 2017 Cuma

Kongen av bastoy-Bana Norveç Kralı'nı bağlayın

 

 Soğuk mu soğuk,gri mi gri  2010 yapımı bir Norveç filmi.İngilizcesi King of Devil's Island.
 
Bir ıslah evi olarak faaliyet gösteren Bastøy Okulu’nda yeni çocukların gelişiyle değişen olayları konu ediniyor.Müthiş bir disiplin adı altında işkence,istismar ve baskının gırla olduğu bir okul Bastoy.
 
 Yaşanmış bir hikayeden oluşan bu film Amerikan mainstream sinemadan kaçmak isteyenler için sığınılacak bir liman.Hiç bir şekilde ne kadar acıklı ya ühühü çomarlığına girmeden  gerçekten acıklı bir hikayeyi harika şekilde anlatan bu film kuzey sinemasının geleneklerine bağlı kalarak bu dramı ağır ağır işliyor.Ama bu izlerken sizi sıkmıyor aksine vermek istediği mesajı,anlatmak istediklerini yedire yedire hallediyor.Muhteşem görüntüleriyle gerçekten kendinizi o adada gibi hisssediyorsunuz.

 Soundtracki Sigur Ros'a ait.Muhteşem bir soundtrack olduğunu da belirtmeden geçemiyeceğim.

Çok yaşa Bastoy Kralı!

La La Land.Gerçekten de o kadar iyi mi?

                                         

Evvveeet bloguma bu senenin herkesi yakıp yıkan, herkesi ''bu ne muhteşem film be'' şebelekliğine sokan,herkesi ''yhaaa çok tatlış film yhaaa'' iticiliğine büründüren bu filmle start veriyorum.

Dur dur tam başlamadan önce filmin müzikal olduğunu öğrenip filmi izlemekten vazgeçen kardeşlerime saygılarımı sunuyorum seviliyorsunuz.

Damien Chazelle'in ilk filmi olan Whiplash'le hep konu hem de işleyiş bakımından benzeyen bir film La la land.Yine jazz yine büyük umutlar büyük hayalkırıklıkları gibi ögeler barındırıyor.Ancak filmin konusu tam anlamıyla KLİŞE.Büyük hayallerle LA'ye gelen Mia(Emma Stone)ve Sebastian(Ryan Gosling) bu hayallere ulaşamamış iki insan daha sonra çift oluyorlar falan filan bakın konuyu daha yazarken bile sıkıldım o kadar klişe bir konusu var.

  Ancak gencecik,körpecik bir yönetmen olan Chazelle'in başarısı burdan başlıyor ve bu sıradan konuyu o kadar güzel işlemiş ki izlerken ''çok klişe be'' diyemiyorsunuz.
   Ve film teknik açıdan yani bir filmi film yapan şeyler açısından kusursuza yakın.Muazzam müzikler,harika görüntüler,çok iyi açılar,çok iyi kostümler,iyi oyunculuklar  falan filan filmin bu konuda hiçbir eksiği yok.

    Eee abi harika film işte daha ne dediğinizi duyar gibiyim.Ama film bittiğinde nedense ''ulan ne film yapmış adamlar be'' ya da ''amerikalılar yapıyor abi'' demedim.Belki de müzikal olduğu içindir ya da klasik filmlere özenen bir modern film olmasıyla da ilgili olabilir.Ama büyük ihtimalle kopartılan fırtınadan kaynaklı.İzleyen herkesin methiyeler düzdüğü bir film olmasa muhtemelen daha çok beğenirdim herhalde.
   
  Oyunculuklardan bahsetmek gerekirse herkesin acayip övdüğü Emma Stone'u - ki kendisinin dünyadaki en büyük hayranı olabilirim.Öz annesinden daha çok severim emmacığımı-çok beğenmedim.Bunun sebebi de daha önce oynadığı ve karakter olarak bu filmdeki karakterine benzeyen Easy A 'de bu rolden 3 kat daha iyi oynadığını düşünüyorum.Easy A'i izlemeyenlerin beğenmesi normal bu performansı ama  izleyenler eminim benim gibi düşüneceklerdir.Yine izleyen herkesin görüşüne göre Emma'nın karşısında ezilen Ryan Gosling'i ise filmde çok beğendim.Yani resmen goslingli sahneler gelsin diye bekledim izlerken.Oscarı muhtemelen Casey Affleck'e kaptıracak ama canı sağolsun.

 Son olarak film Altın Küre'yi süpürdü ve çok çok çok büyük ihtimal Oscar'da da aynı durum yaşanacak.10 ve üzerinde Oscar alma ihtimali var ve bu gerçekten tarihi bir başarı olacak.Filmin 2016'nın en iyi filmi olduğundan benim de pek bir şüphem yok ancak 2016'nın ne kadar leş,ne kadar iğrenç bir sene olduğunu da hesaba katmak gerekiyor.Bu film 2015'te çıksaydı o senenin en iyi filmi olur muydu hiç zannetmiyorum,Spotlight,Big Short,Revenant üçlüsünü geçip Oscar'ı alabilir miydi mümkün değildi bence.